Turkish Verbs: "Almak" in Turkish
Learn how to use the Turkish verb "Take" in this Turkish vocabulary lesson!
Become a DTC member and get the full access to the bookstore!
Turkish Verbs: Almak (Take)
Download Complete Turkish Course 3 PI (Pre-intermediate)!
Download Turkish Grammar Course 3 PI (Pre-intermediate)!
Download Turkish Reading Practice Course 3 PI (Pre-intermediate)!
Download Turkish Speaking Practice 3 PI (Pre-intermediate)!
Here is the transcript of this Turkish vocabulary video lesson.
How to use the verb "Take" in Turkish
Ağırdan almak = To play for time
Biliyorum, o da beni seviyor, ama bana söylemiyor, çünkü ağırdan alıyor. Hiç sorun değil, onu sonsuza kadar bekleyebilirim, çünkü ona deliler gibi aşığım.
Ağzından laf almak = To fish someone
Saatlerce onunla konuştum, ona sorular sordum, ağzından laf almak için her şeyi denedim, ama yeni proje ile ilgili tek bir kelime söylemedi. Benden bu kadar. Onun ağzından laf almak imkansız!
Alttan almak = To sing another tune
A Neden sürekli kardeşinle kavga ediyorsun?
B Hep benim oyuncaklarımla oynuyor.
A Ama o senden daha küçük. Bence onun davranışlarını alttan almalısın, tamam mı?
Ateş almak = To catch fire
Adam arabayla ormanın içinden gidiyordu. Araba sürerken sigara içiyordu. Sigara bitince, pencereyi açtı ve sigarayı dışarı attı. Sigara hala yanıyordu. Kısa bir süre sonra kuru otlar ateş aldı ve her şey yanmaya başladı ...
Bilgi almak = To get information
Kapı açıldı ve içeri bir adam girdi. Adam önce etrafa baktı, sonra resepsiyona doğru yürüdü. Resepsiyondaki kadına selam verdikten sonra «Firmanız ile ilgili bilgi almak istiyorum. Acaba kimden bilgi alabilirim?» diye sordu ...
(Birini bir yerden) almak = To pick up
A Bugün arabam yok. Senden bir şey isteyeceğim. Akşam beni işten alabilir misin?
B Tabii ki, hiç sorun değil. Saat kaçta çıkıyorsun?
A Saat 6 gibi çıkıyorum. B Tamam, akşam saat 6’da görüşürüz.
(Birinin) zamanını almak = To mess around (with someone)
A Affedersin, zamanını almak istemiyorum, ama bir şey sormam lazım.
B Tabii, hiç sorun değil. Ne sormak istiyorsun?
Borç almak = To borrow money
En yakın arkadaşlarımdan biri benden 5000 TL borç aldı ve bir ay sonra vereceğim, dedi. Ancak iki ay geçmesine rağmen henüz borcunu ödemedi ...
Ciddiye almak = To take seriously
Öğrencilerim beni hiç ciddiye almıyorlar. Biliyorum, ben yeni ve tecrübesiz bir öğretmenim ve onlara arkadaş gibi davranıyorum, ama yine de saygı görmek istiyorum. Sence ne yapmalıyım?
Ders almak = To take lessons; learn a lesson
Biliyor musun, İngilizce öğrenmeye başladım. Amerikalı bir öğretmenden özel ders alıyorum. Dersleri online yapıyoruz ve ...
Dikkate almak = To take into consideration
Gazetelerde okuduğun her şeyi dikkate alma. Bence çoğu haber sadece spekülasyon ya da yalan.
Duş almak = To take a shower
Maçtan sonra eve gidip ılık bir duş aldım. Duş aldıktan sonra bir şeyler yedim ve biraz televizyon izledim. Daha sonra arkadaşlarım uğradılar. Her zamanki gibi bilgisayar oyunu oynadık ...
Eleştiri almak = To come in for criticism
Yönetmenin son filmi eleştirmenlerden olumlu eleştiri aldı.
email almak = To recieve an email
Biz gelecek haftaki konferansla ilgili bir email aldık. Aldığımız emailde konferans programı, katılımcı listesi gibi bilgiler vardı.
Esir almak = To take prisoners
Askerler teslim olan düşman askerlerini esir aldı. Esir askerler kamyonlara bindiler ve esir kampına gittiler ...
Garantiye almak = To guarantee, ensure
... Ben sadece işimi garantiye almak istiyorum. Lütfen kişisel alma. Seninle ilgili bir şey değil. Sadece işimle ilgili bir şey.
Geri almak = To take back
Geçen ay sana verdiğim kitabı okudun mu? Eğer okuduysan, kitabı geri alabilir miyim? Başka bir arkadaşım da o kitabı okumak istiyor.
Gönlünü almak = To appease, conciliate, make up for
Çok haklısın, hata ettim. Çok özür dilerim. Beni affetmen için ne yapabilirim? Lütfen söyle, gönlünü almak istiyorum. Bunun için her şeyi yapabilirim.
Görev almak = To take charge in
Hiçbir sağlık personeli kırsal bölgelerde görev almak istemiyor. Çoğu personel genellikle kentlerde çalışmayı tercih ediyor.
Göze almak = To risk, dare, venture
Ben yokum. İşimi kaybetmeyi göze alamam. Bu iş benim için çok önemli ve riske atmak istemiyorum. Ben gidip müdürle konuşacağım.
Haber almak = To hear from
Uzun zamandır Murat’ı görmüyorum. Sen son zamanlarda Murat’tan haber aldın mı? Neredeymiş? Neler yapıyormuş?
Hafife almak = To underestimate
Bence onu hafife almamalısın. O düşündüğünden daha güçlü biri.
Temiz hava almak = To take fresh air
Biraz dışarı çıkıp hava almak istiyorum. Sen de gelmek ister misin?
Hesabı almak = To have the bill
A Garson Bey, bakar mısınız? Biz hesabı alabilir miyiz?
B Tabii, efendim, hemen getiriyorum... Buyurun.
A Teşekkürler. Kredi kartı kabul ediyorsunuz, değil mi? …
İçeri almak = To let in
Zavallı köpek yağmurda sırılsıklam olmuştu. Ben de onu içeri aldım ve yiyecek verdim. O kadar mutlu oldu ki!
İlaç almak = To take medicine
Bugün İlaçlarını aldın mı? Doktor ne dedi, hatırlıyorsun, değil mi? Bu ilaçları her gün düzenli olarak alacaksın.
İntikam almak = To take revenge
A Film nasıldı? Beğendin mi?
B Fena değildi, ama klişe bir hikayeydi. Mafya adamın ailesini öldürüyor, adam da bütün mafyadan intikam alıyor.
İşe almak = To employ
45 yaşındasınız, üniversite diplomanız yok ve bu sektörde deneyiminiz yok. Mehmet Bey, maalesef bu şartlarda sizi işe almak biraz zor.
İzin almak = To get permission
Bugün dişçi randevum var. Dişçiye gitmek için patrondan izin alacağım.
View the video for the rest of this Turkish vocabulary lesson.