100 grammatical Turkish words

100 Grammatical Turkish Words

Date:
Posted By:

Do you know the most common, grammatical words in Turkish language? Learn the words, read the examples, listen to the sentences and learn 100 grammatical Turkish words in this FREE Turkish grammar video lesson.

Here is the transcript of this Turkish grammar video lesson.

100 Grammatical Turkish Words

Altında under

Çanta nerede? Çanta masanın altında. Where is the bag? The bag is under the table?

Download "Turkish Lessons A1 12: Describing Location"

Arada bir occasionally

  • Ben arada bir dışarıda yiyorum. I eat out occasionally.
  • Biz arada bir buluşup kafeye gidiyoruz. We occasionally meet and go to the cafe.

Arasında between

Otel nerede? Otel kafe ile restoranın arasında. Where is the hotel? The hotel is between the cafe and the restaurant.

Arkasında behind

Bahçe nerede? Bahçe evin arkasında. Where is the garden? The garden is behind the house.

Download "Turkish Lessons A1 12: Describing Location"

Az önce just now

Mesajı gönderdin mi? Az önce gönderdim. Have you sent the essage? I sent it just now.

Download "Turkish Lessons A2 8: Past Experiences"

Başka another; else

  • Ben başka bir kitap istiyorum. I want another book.
  • Başka? Başka bir şey? Başka bir şey var mı? What else? Anything else? Is there anything else?
  • Başka kim geliyor? Who else is coming?

Bazen sometimes

  • Ben bazen dışarı çıkıyorum. I sometimes go out.
  • Biz bazen kafede buluşuyoruz. We sometimes meet at the cafe.

Download "Turkish Lessons A1 8: Everyday Routine & Habits"

Bazı some

  • Bazı insanlar çikolatayı seviyor. Some people like chocolate.
  • Bazı insanlar çay içmeyi (seviyor), bazıları da kahve içmeyi seviyor. Some people like to drink tea, some like to drink coffee.

Bence I think, in my opinion

  • Bence İstanbul çok güzel bir şehir. Sence? I think Istanbul is a nice city. Do you think so?
  • Bence Türkçe Çinceden daha kolay bir dil. I think Turkish is an easier language than Chinese.

Beri since

Sen ne zamandır Türkçe öğreniyorsun? Ben geçen yıldan beri Türkçe öğreniyorum. How long have you been learning Turkish? I have been learning Turkish since last year.

Download "Turkish Lessons A2 1: Duration"

Biraz a little

  • Şişede biraz süt var. There is some milk in the bottle.
  • Ben biraz Türkçe biliyorum. I know Turkish a little.

Biri someone; one of (them)

  • Bahçede biri var. There is someone in the garden.
  • Biri seninle görüşmek istiyorum. Someone wants to speak with you.
  • Benim arkadaşlarımdan biri İngilizce biliyor. One of my friends knows English.

Birkaç a few

  • Dolapta birkaç yumurta var. There are a few eggs in the fridge.
  • Ben birkaç kere İstanbul’a gittim. I have been to Istanbul a few times.

Download "Turkish Lessons A1 4: What we have

Bir şey something, anything

  • Burada bir şey var. There is something in here.
  • Ben markete gidiyorum. Bir şey lazım mı? I am going to the supermarket. Do you need anything?
  • Ben bir şey sorabilir miyim? Can I ask something?

Bir yer a place; somewhere

  • Ben bir yer biliyorum. I know somewhere.
  • Biz çok ilginç bir yere gittik. We went somewhere very interesting.

Bu / bunu this

  • Bu bir araba. This is a car.
  • Bu araba çok iyi. This car is very good.
  • Ben bunu istiyorum. I want this.

Bunlar / bunları these

  • Bunlar araba. These are cars.
  • Bu arabalar çok iyi. These cars are very good.
  • Ben bunları istiyorum. I want these.

Download "Turkish Lessons A1 3: basic Questions

Burası here («this place» as subject)

  • Burası çok güzel. Burada piknik yapalım mı? This place is very nice. Shall we have a picnic here?
  • Burası çok pahalı. Orası daha ucuz. This place is very expensive. That place is cheaper.

Burayı here (specific object)

  • Ben burayı biliyorum. I know here / this place.
  • Biz burayı çok seviyoruz. We love here / this place.

Buraya here (to here)

  • Ben sana "Buraya gel," dedim. I said to you "Come here."
  • Siz çantaları buraya koyabilirsiniz. You can put the bags here.

Burada here (at / in here)

  • Biz burada yaşıyoruz. We live here.
  • Ben burada çalışıyorum. I work here.

Buradan here (from here)

  • Ben buradan başka bir yere gidiyorum. I am going somewhere else from here.
  • Biz buradan ayrılıyoruz. We are leaving here.

Bu sefer this time

  • Ben bu sefer çok dikkatli olacağım. I will be very careful this time.
  • Ben bu sefer dışarıda yiyeceğim. I will eat out this time.

Bu yüzden so, therefore, this is why

Ben Türkiye’de yaşıyorum, bu yüzden Türkçe biliyorum. I live in Turkey, so I know Turkish.

Bütün all

  • Bütün çocuklar bahçede oynuyorlar. All the children are playing in the garden.
  • Dün bütün gün ofiste çalıştım. I worked in the office all day.

Çok very; a lot of

  • Bu film çok güzel. This film is very nice.
  • Benim çok arkadaşım var. I have a lot of friends.

Çoğu most, most of them

  • Çoğu insan her gün televizyon izliyor. Most people watch TV every day.
  • Öğrencilerin çoğu ödevi yapmadı. Most of the students didn't do the homework.

Çünkü because

Ben Türkçe biliyorum, çünkü Türkiye’de yaşıyorum. I know Turkish, because I live in Turkey.

Değil not

  • O bir doktor değil. he is not a doctor.
  • O bir doktor değildi. He was not a doctor.
  • O bir doktor, değil mi? He is a doctor, isn't he?

Demin just

Henüz yemek yemedin mi? Demin yedim. Have you eaten yet? I have just eaten.

Demek to say; mean

  • Ali "Ben eve gidiyorum," dedi. Ali said "I know English."
  • İngilizcede "masa" ne demek? What does "masa" mean in English?

Daha more, - er

  • Türkçe kolay. Turkish is easy.
  • Türkçe daha kolay. Turkish is easier.
  • Türkçe Çinceden daha kolay. Turkish is easier than Chinese.

Download "Turkish Lessons A1 9: Comparison in Turkish"

Daha sonra after that

Ben önce alışveriş yaptım. Sonra bir restorana gidip yemek yedim. Daha sonra arkadaşım ile buluştum. En sonunda eve döndüm.

Diğer other

  • Bence diğer film daha güzel. I think the other film is better.
  • Benim iki arkadaşım var. Biri Çinli, diğeri Rus. I have two friends. One of them is Chinese, the other one is Russian.

Diye by saying (used with direct reported speech)

  • Ali "Sen nerede yaşıyorsun?" diye sordu. Ali asked "Where do you live?"
  • Ayşe "Ben İzmir’de yaşıyorum," diye cevap verdi. Ayşe answered "I live in Izmir."

Download "Turkish Lessons A2 10: Direct Reported Speech"

Dün yesterday

  • Sen dün ne yaptın? What did you do yesterday?
  • Sen dün işe gittin mi? Did you go to work yesterday?

Download "Turkish Lessons A2 7: Past Events"

Eğer if

  • Eğer hava güzelse, dışarı çıkacağım. If the weather is nice, I will go out.
  • Eğer bir problem varsa, lütfen bana söyle. If there is a problem, please tell me / let me know.
  • Eğer o Türkçe biliyorsa, biz onunla konuşabiliriz. If he knows Turkish, we can talk to him.

Download "Turkish Lessons A2 13: Asking Advice in Turkish"

En the most, - est

  • Türkçe daha kolay. Turkish is easier.
  • Türkçe Çinceden daha kolay. Turkish is easier than Chinese.
  • Türkçe en kolay. Turkish is the easiest.

En son the last time

  • Sen en son ne zaman Antalya’ya gittin? When did you last go to Antalya?
  • Ben en son geçen sene Antalya’ya gittim. I went to Antalya last year.

En sonunda finally

Ben önce alışveriş yaptım. Sonra bir restorana gidip yemek yedim. Daha sonra arkadaşım ile buluştum. En sonunda eve döndüm.

Fazla too; extra

  • Çok fazla yemek yiyorsun. You eat too much.
  • Fazla kalemin var mı? Do you have a extra pen?

Galiba I think (used when you aren’t sure)

Ali nerede, biliyor musun? Galiba evde dinleniyor. Do you know where Ali is? I think he is resting at home.

Geçen last

  • Geçen hafta sonu ne yaptın? What did you do last weekend?
  • Geçen Cumartesi maça gittiniz mi? Did you go to the match last Saturday?

Gelecek future; next

  • Sen gelecekte ne yapmak istiyorsun? What do you want to do in the future?
  • Biz gelecek hafta tatile çıkıyoruz. We are going on holiday next week.

Gelecek sefer next time

  • Biz gelecek sefer seninle geleceğiz. We will come with you next time.
  • Sen gelecek sefer daha dikkatli olmalısın. You should be more careful next time.

Download "Turkish Lessons A2 11: Future Events"

Genellikle usually

  • Sen hafta sonları genellikle ne yapıyorsun? What do you usually do at the weekends?
  • Ben genellikle kahvaltıda kahve içiyorum. I usually drink coffee for breakfast.

Gerek / lazım need, necessary, required

  • Bana bir taksi lazım. I need a taxi.
  • Sağlıklı olmak için spor yapmak lazım / gerek. We should dosports to be healthy.
  • Benim spor yapmam lazım / gerek. I need to / should do sports.

Download "Turkish Lessons A2 3: Obligation & Necessity"

Geri back

  • Biraz geri gidebilir misin? Can you come back for a bit?
  • Ali ne zaman geri dönüyor? When is Ali coming back?

Gibi like, as

  • Ben Ali gibi Türkçe konuşabilirim. I can speak Turkish like Ali.
  • Ben bunun gibi bir şey görmedim. I haven't seen anything like this / such a thing.

Hakkında about

  • Sen İstanbul hakkında ne düşünüyorsun? What do you think about Istanbul?
  • Ben Ali ile futbol hakkında konuşuyorum. I am talking to Ali about football.

Hangi(si) which (one)

  • Sence hangi film daha iyi? Which film do you think is better?
  • Sence hangisi daha iyi? Which one do you think is better?

Hariç except

  • Ben kivi hariç bütün meyveleri seviyorum. I like all the fruits except for kiwi.
  • Ben bu hariç hepsini alıyorum. I am taking them all except for this.

Hem … hem de both … and …

  • Ben hem Çince (biliyorum), hem de Rusça biliyorum. I know both Chinese and Russian.
  • Ben hem çay (içiyorum), hem de kahve içiyorum. I drink both tea and coffee.

Henüz yet

  • Henüz değil. Not yet.
  • Henüz yemek yemedin mi? Have you eaten yet?
  • Hayır, henüz yemedim. Not, I haven't eaten yet.

Hepsi(ni) all of them

  • Hepsi ucuz. Ben hepsini alıyorum. They are all cheap. I am taking them all.
  • Hepsi güzel. Ben hepsini istiyorum. They are all nice. I am taking them all.

Her every

  • Ben her gün erken kalkıp işe gidiyorum. I get up early and go to work every day.
  • Biz her hafta sonu piknik yapıyoruz. We have a picnic every weekend.

Herkes everybody

  • Herkes çay kahve içip sohbet ediyordu. Everybody was drinking tea or coffee and chatting.
  • Sence neden herkes bana bakıyor? Why do you think everybody is looking at me?

Her şey everything

  • İnan bana, her şey güzel olacak. Belive me, everything will be alright.
  • Sen her şeyi biliyorsun. You know everything.

Her yer every place; everywhere

  • Son zamanlarda her yer çok pahalı. Everywhere is expensive lately.
  • Ben Türkiye’de her yere gittim. I have been to everywhere in Turkey.

Her zaman every time; always

  • Ben her zaman erken kalkıyorum. I always get up early.
  • Ben her zaman dışarıda yemek yiyorum. I always eat out.

Hiç any; at all; ever; never

  • Evde hiç su var mı?
  • Ben çayı hiç sevmiyorum.
  • Sen hiç Bodrum’a gittin mi? Hayır, hiç.

Hiçbiri(ni) none of them

  • Hiçbiri ucuz değil. Ben hiçbirini almıyorum.
  • Hiçbiri güzel değil. Ben hiçbirini istemiyorum.

Hiçbir şey nothing

  • Ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.
  • Ben hiçbir şey istemiyorum.

Hiç kimse nobody

  • (Hiç) kimse çay istemiyor.
  • (Hiç) kimse restoran nerede, bilmiyor.
  • (Hiç) kimse mükemmel değildir.

İçin for

  • Ben Ayşe için bir hediye aldım.
  • Sen benim için bunu yapabilir misin?
  • Biz pizza yemek için restorana gidiyoruz.

(-diği) için because

  • Ben işe gitmiyorum, çünkü hastayım.
  • Ben hasta olduğum için işe gitmiyorum.

İçinde in, inside

Kitaplar nerede? Kitaplar çantanın içinde.

İhtiyaç need

  • Benim bir tatile ihtiyacım var.
  • Benim bir tatil yapmaya ihtiyacım var.

İkisi (de) both, both of them

  • Benim iki arkadaşım var. İkisi de İngilizce biliyor.
  • Benim dört arkadaşım var. İkisi Alman, biri Fransız ve biri Arap.

İle with; by

  • Ben Ali ile satranç oynuyorum.
  • Sen benimle dans etmek ister misin?
  • Ben okula otobüs ile gidiyorum.

İlk defa for the first time

  • Sen ilk defa ne zaman Antalya’ya gittin?
  • Ben ilk defa geçen sene Antalya’ya gittim.

Kaç how many (question for numbers)

  • Sen kaç yaşındasın?
  • Senin kaç kitabın var?
  • Sen kaç defa İstanbul’a gittin?

Kaçıncı what number

  • Sen kaçıncı katta oturuyorsun?
  • Siz yarışta kaçıncı oldunuz?

Kadar much; as … as

  • Sen ne kadar süt istiyorsun?
  • İzmir İstanbul kadar pahalı bir şehir.

Karşısında opposite

Otel nerede, biliyor musun? Otel restoranın karşısında.

- ken while

  • Ben küçükken futbol oynuyordum.
  • Biz İstanbul’dayken Adalar’a gittik.
  • O TV izlerken ben kitap okuyordum.

Kendi self; own

  • Kendine iyi bak.
  • Ben bugün kendimi çok iyi hissediyorum.
  • Bu benim kendi evim.

Kere times

  • Sen kaç kere Marmaris’e gittin?
  • Ben üç kere Marmaris’e gittim.
  • Sen haftada kaç kere dışarı çıkıyorsun?
  • Ben bazen bir kere, bazen iki kere çıkıyorum.

Kim who

  • Kim Türkçe biliyor?
  • Sen kimi seviyorsun?

Nasıl how

  • Sen nasılsın?
  • Nasıl gidiyor?
  • Hava nasıl?

Ne what

  • Siz ne istiyorsunuz?
  • Sen yarın ne yapacaksın?
  • Bu ne, biliyor musun?

Ne kadar how much

  • Bu araba ne kadar?
  • Sen ne kadar süt istiyorsun?
  • Mutfakta ne kadar su var?

Ne … ne de … neither … nor …

  • Ben ne çay (istiyorum), ne de kahve istiyorum.
  • Ben ne Almanca (biliyorum), ne de Arapça biliyorum.

Nereye where to

  • Sen nereye gidiyorsun?
  • Ali nereye gitti, biliyor musun?

Nerede where at / in

  • Sen nerede yaşıyorsun?
  • Siz nerede çalışıyorsunuz?

Nereden where from

  • Sen nereden geliyorsun?
  • Sen bunu nereden aldın?

Olarak as

  • Ben bu hastanede bir doktor olarak çalışıyorum.
  • Siz burada ne olarak çalışıyorsunuz?

Olmak to be, become, happen

  • Ben çok mutlu olmak istiyorum.
  • Ben büyüyünce bir doktor olmak istiyorum.
  • Ne oldu? Sen neden ağlıyorsun?

Orası there («that place» as subject)

  • Orası çok güzel. Orada piknik yapalım mı?
  • Orası çok pahalı. Burası daha ucuz.

Orayı there (specific object)

  • Ben orayı biliyorum.
  • Biz orayı çok seviyoruz.

Oraya there (to here)

  • Ben sana «Oraya git,» dedim.
  • Siz çantaları oraya koyabilirsiniz.

Orada there (at / in there)

  • Biz orada yaşıyoruz.
  • Ben orada çalışıyorum.

Oradan there (from there)

  • Ben oradan başka bir yere gittim.
  • Biz oradan ayrıldık.

Once first; before; ago

  • Ben önce kahvaltı ettim, sonra işe gittim …
  • Ben dersten önce bir kahve içtim.
  • Ben iki gün önce Ali ile buluştum.

Önünde in front of

Araba nerede? Araba evin önünde.

Pek not much

  • Ben pek dışarı çıkmıyorum.
  • Ben futbolu pek sevmiyorum.

Sence in my opinion, do you think

  • Sence İstanbul güzel bir şehir mi?
  • Sence kim daha güzel?

Sonra then; after; later

  • Ben önce kahvaltı ettim, sonra işe gittim …
  • Sen dersten sonra ne yapıyorsun?
  • Ben beş dakika sonra evden çıkıyorum.

Üstünde on

Kitap nerede? Kitap masanın üstünde.

Var There is; verb to have

  • Bir araba var. Bir araba vardı.
  • Benim bir arabam var. Benim bir arabam vardı.

Yarın tomorrow

  • Yarın Pazar. Sen yarın ne yapacaksın?
  • Sen yarın arkadaşlarınla buluşacak mısın?

Ya … ya da … either … or …

  • Ben ya çay (içeceğim), ya da kahve içeceğim.
  • Biz tatil için ya Marmaris’e (gideceğiz), ya da Bodrum’a gideceğiz.

Yok There isn’t; verb to have (negative)

  • Bir araba yok. Bir araba yoktu.
  • Benim bir arabam yok. Benim bir arabam yoktu.

(-diği) zaman when (time clause)

  • O eve geldiği zaman ben yemek yiyordum.
  • Ben dışarı çıktığım zaman yağmur başladı.

Zorunda have to

  • Ben çalışmak zorundayım.
  • Ben çalışmak zorunda değilim.
  • Sen çalışmak zorunda mısın?

We hope this Turkish grammar video lesson was useful for your Turkish language studies.

Thank you very much for visiting Dem Turkish Center bookstore

Leave a comment

* Please note, comments need to be approved before they are published.

Turkish Language Materials

Choose what you want to sudy and download instantly!