100 turkish idioms

100 Most Common Turkish Idioms For Everyday Use

Date:
Posted By:

Here are 100 most common Turkish idioms for everyday use and their meanings and examples to help you understand them in context. These idioms are widely used in everyday conversations in Turkish.

100 Turkish Idioms For Everyday Use

Take Turkish Coffee Break (casual conversation) classes online (C1) and improve your Turkish speaking skill!

1. Bir taşla iki kuş vurmak

To kill two birds with one stone.

Tatilde hem dinlendim hem çalıştım; bir taşla iki kuş vurdum. I rested and worked during the holiday; I killed two birds with one stone.

2. Sakın ha!

Don’t you dare!

Sakın ha, bu yalanı babana söyleme! Don’t you dare tell this lie to your father!

3. Ayağını yorganına göre uzatmak

Cut your coat according to your cloth.

Ayağını yorganına göre uzatmazsan borca girersin. If you don’t spend according to your means, you'll get into debt.

4. Bıçak kemiğe dayanmak

To reach the limit of endurance.

Zamlar artık bıçak kemiğe dayandı. The price hikes have pushed us to our limits.

5. Dost kara günde belli olur

A friend in need is a friend indeed.

Zor günümde yanımda oldun, dost kara günde belli olur. You were with me in tough times; a true friend shows themselves in adversity.

Take Turkish Coffee Break (casual conversation) classes online (B2) and improve your Turkish speaking skill!

6. El elden üstündür

There's always someone better.

Unutma, el elden üstündür; her zaman öğrenecek bir şey vardır. Remember, there's always someone better; there's always something to learn.

7. Söz gümüşse, sükut altındır

Speech is silver, but silence is golden.

Gereksiz konuşma; söz gümüşse, sükut altındır. Don't talk unnecessarily; speech is silver, silence is golden.

8. Burnundan solumak

To be furious.

Müdür bugün burnundan soluyor, dikkat et. The manager is furious today; be careful.

9. Sudan ucuz

Dirt cheap.

Bu kıyafet sudan ucuzmuş! This outfit is dirt cheap!

10. Göz boyamak

To deceive or distract with appearances.

Bu hediyeyi göz boyamak için verdi. He gave this gift just to deceive.

Take Turkish Coffee Break (casual conversation) classes online (B1) and improve your Turkish speaking skill!

11. Kafası karışmak

To be confused.

Anlattığın şeyden kafam karıştı. I got confused by what you explained.

12. Taş atıp kolu yorulmak

To do something with no effort.

Kolay para kazanmak için taş atıp kolu yorulmadı. He didn’t even lift a finger to earn that money.

13. Armut piş, ağzıma düş.

To wait for things to come easily.

Çalışmadan zengin olmak mı istiyorsun? Armut piş, ağzıma düş olmaz. Do you want to get rich without working? It doesn’t work like that.

14. Havadan sudan konuşmak

To talk about unimportant things.

Akşam sadece havadan sudan konuştuk. Last night, we only talked about unimportant things.

15. Dilini tutmak

To hold one’s tongue.

Bu sırları paylaşma, dilini tut. Don’t share these secrets, hold your tongue.

Take Turkish Coffee Break (casual conversation) classes online (PI / Pre-intermediate) and improve your Turkish speaking skill!

16. Ateş almaya gelmek

To come for a very short visit.

Kapıya kadar gelmiş ama ateş almaya gelmiş gibi hemen gitmiş. He came to the door but left immediately as if just for a quick stop.

17. Yerin dibine girmek

To be deeply embarrassed.

Yanlışlıkla bağırınca yerin dibine girdim. I was deeply embarrassed when I shouted by mistake.

18. Dört gözle beklemek

To eagerly await.

Tatili dört gözle bekliyorum. I’m eagerly waiting for the holiday.

19. Göz açıp kapayıncaya kadar

In the blink of an eye.

Tatil göz açıp kapayıncaya kadar geçti. The holiday ended in the blink of an eye.

20. Kafayı yemek

To go crazy.

Bu kadar iş yükünden kafayı yiyeceğim! I’m going to go crazy with all this workload!

21. Balık kavağa çıkınca

When pigs fly.

Borçlarını balık kavağa çıkınca öder. He’ll pay his debts when pigs fly.

22. Ne şiş yansın ne kebap.

To keep both sides happy.

Tartışmada ne şiş yansın ne kebap diye bir tavır aldı. He took a neutral stance to keep both sides happy.

23. Etekleri zil çalmak

To be overjoyed.

Sınavı geçtiğini duyunca etekleri zil çaldı. She was overjoyed when she heard she passed the exam.

24. Pabucu dama atılmak

To be replaced or discarded.

Yeni arkadaş gelince benim pabucum dama atıldı. When the new friend came, I was ignored.

25. Kendi yağıyla kavrulmak

To make ends meet on one’s own.

Fazla para kazanamıyor ama kendi yağıyla kavruluyor. He doesn’t earn much, but he manages on his own.

26. Bir kulağından girip diğerinden çıkmak

To go in one ear and out the other.

Uyarılarım bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. My warnings go in one ear and out the other.

27. Boş (laf) yapmak

To talk nonsense.

Boş (laf) yapma, asıl konuya gel! Stop talking nonsense, get to the point!

28. Cebinde akrep var.

To be stingy.

Ondan para isteme; cebinde akrep var. Don’t ask him for money; he’s very stingy.

29. Dişini sıkmak

To endure or be patient.

Biraz daha dişini sık, bu iş bitecek. Endure a little longer, and this task will be done.

30. Elini eteğini çekmek

To withdraw completely from something.

Artık işlerden elini eteğini çekti. He has completely withdrawn from work now.

31. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.

Everyone has their own way of doing things.

Yöntemini eleştirme; her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Don’t criticize his method; everyone has their own way of doing things.

32. Gözden düşmek

To lose favor.

Hatalarından sonra gözden düştü. After his mistakes, he lost favor.

33. Burnunun dikine gitmek

To insist on doing things one’s own way.

Hep burnunun dikine gidiyorsun, biraz dinlesen. You always insist on your way; why don’t you listen?

34. Can kulağıyla dinlemek

To listen attentively.

Anlattıklarımı can kulağıyla dinledi. He listened attentively to what I said.

35. Elini taşın altına koymak

To take responsibility.

Sorunları çözmek için elini taşın altına koydu. He took responsibility to solve the problems.

36. Fırından yeni çıkmış gibi

Fresh as a daisy (literally, like it just came out of the oven).

Bu ekmek fırından yeni çıkmış gibi taze. This bread is as fresh as if it just came out of the oven.

37. Göze almak

To take a risk.

Bu kararı almak için her şeyi göze aldı. He took this decision by risking everything.

38. Hal ve hatır sormak

To ask about someone's well-being.

Uzun zamandır görüşemedik; halini hatırını sormak istedim. We haven’t seen each other for a long time; I wanted to ask about your well-being.

39. İki ayağı bir pabuca girmek

To be in a rush.

Sınav başlayınca iki ayağı bir pabuca girdi. When the exam started, he was in a rush.

40. Kendi kendine gelin güvey olmak

To imagine things that don’t exist.

Kendi kendine gelin güvey olma; gerçekleri öğren. Don’t imagine things; learn the facts.

41. Kıl payı kurtulmak

To barely escape.

Kazadan kıl payı kurtulduk. We barely escaped the accident.

42. Laf kalabalığı yapmak

To beat around the bush.

Laf kalabalığı yapma, doğrudan söyle. Don’t beat around the bush; say it directly.

43. Maymun iştahlı olmak

To frequently change one’s mind.

Bu kadar maymun iştahlı olursan karar veremezsin. If you keep changing your mind, you won’t be able to decide.

44. Ne idüğü (olduğuğu) belirsiz

Something or someone dubious.

Ne idüğü belirsiz kişilerle arkadaşlık yapma. Don’t befriend dubious people.

45. Ok yaydan çıktı.

There’s no turning back now.

Artık geri dönüş yok; ok yaydan çıktı. There’s no turning back now; the arrow is released.

46. Pireyi deve yapmak

To exaggerate.

Küçük bir sorunu pireyi deve yaparak büyütme. Don’t exaggerate a small issue into a big one.

47. Saman altından su yürütmek

To act covertly.

Saman altından su yürüterek işlerini hallediyor. He is secretly managing his work.

48. Taş üstünde taş bırakmamak

To completely destroy.

Fırtına köyde taş üstünde taş bırakmadı. The storm left no stone unturned in the village.

49. Uzun lafın kısası

Long story short.

Uzun lafın kısası, işten istifa etti. Long story short, he resigned.

50. Yan gelip yatmak

To sit back and relax without doing anything.

Herkes çalışırken o yan gelip yatıyor. While everyone is working, he’s just relaxing.

51. Yüreği ağzına gelmek

To be very scared or anxious.

Kazayı görünce yüreğim ağzıma geldi. When I saw the accident, I was terrified.

52. Elini ayağını çekmek

To withdraw completely.

İşlerden elini ayağını çekince daha huzurlu oldu. He became more peaceful after withdrawing from work.

53. Kulağına kar suyu kaçmak

To have doubts or suspicions.

Söylediklerinden sonra kulağıma kar suyu kaçtı. After what you said, I started having doubts.

54. Çantada keklik

A sure thing.

Bu iş çantada keklik, hiç merak etme. This task is a sure thing, don’t worry.

55. İçine kurt düşmek

To feel suspicious or uneasy.

Neden bu kadar sessiz? İçime kurt düştü. Why is he so quiet? I feel uneasy about it.

56. Eli boş dönmek

To return empty-handed.

Mağazadan eli boş döndük. We returned empty-handed from the store.

57. Pabucu yarım, çık dışarı oynayalım.

A playful way to invite someone outside.

Çocuklar kapıda “pabucu yarım” diye bağırıyordu. The kids were shouting “let’s play outside” at the door.

58. Tırnağıyla kazımak

To achieve something with hard work.

Bu başarıyı tırnağıyla kazıyarak elde etti. He achieved this success through sheer hard work.

59. Göz kırpmadan yapmak

To do something without hesitation.

Tehlikeye rağmen işi göz kırpmadan yaptı. He did the job without hesitation despite the danger.

60. Tuzla buz olmak

To shatter into pieces.

Vazoyu düşürdü ve tuzla buz oldu. He dropped the vase, and it shattered into pieces.

61. Kafaya koymak

To decide firmly.

Yurt dışına çıkmayı kafaya koymuş. He’s firmly decided to go abroad.

62. Burnu büyümek

To become arrogant.

Terfi alınca burnu büyüdü. He became arrogant after the promotion.

63. Ayaklarına kara sular inmek

To become extremely tired.

Bütün gün çalıştım, ayaklarıma kara sular indi. I worked all day; I’m utterly exhausted.

64. Güzel atlara binip gitmek

To leave forever (poetic).

Dedem güzel atlara binip gitti. My grandfather left us forever.

65. İp üstünde yürümek

To be in a precarious situation.

Şirket iflasın eşiğinde, ip üstünde yürüyor. The company is on the verge of bankruptcy; it’s in a precarious situation.

66. Arkasından iş çevirmek

To plot behind someone’s back.

Arkasından iş çevirdiğini öğrendi ve çok üzüldü. He was very upset to find out someone was plotting behind his back.

67. Kendi düşen ağlamaz.

You shouldn’t complain about a situation you brought upon yourself.

Uyarıları dinlemedi, şimdi kendi düşen ağlamaz. He ignored the warnings; now he has no one to blame but himself.

68. Tatlı dillim yılanı deliğinden çıkarır.

Kind words can achieve the impossible.

Tatlı dilinle herkesi ikna ediyorsun. With your kind words, you manage to convince everyone.

69. Havaya girmek

To become overly confident.

Azıcık övülünce hemen havaya girdi. He got overly confident after a bit of praise.

70. Tepesi atmak

To lose one’s temper.

Onu kızdırınca tepesi attı. He lost his temper when provoked.

71. Altından kalkmak

To overcome a challenge.

Bu işin altından kalkabilecek mi? Can he overcome this task?

72. El üstünde tutmak

To treat someone with great care or respect.

Torununu el üstünde tutuyor. She treats her grandchild with great care.

73. İçi içine sığmamak

To be overly excited or happy.

Mezuniyet günü için içim içime sığmıyor. I’m overly excited about graduation day.

74. Kuyruklu yalan söylemek

To tell a big, obvious lie.

Herkesin önünde kuyruklu bir yalan söyledi. He told a big, obvious lie in front of everyone.

75. Sabır taşını çatlatmak

To test even the most patient person.

Yaptıklarıyla sabır taşını çatlatıyor. His actions would test even the most patient person.

76. Samanlık seyran olmak

To find joy even in hardship.

Onunla her yer güzel; samanlık seyran olur. With her, even a barn feels like a paradise.

77. Ayağının tozuyla

Immediately after arriving.

Ayağının tozuyla toplantıya katıldı. He joined the meeting immediately after arriving.

78. Kuyruk acısı

Lingering bitterness or a grudge.

Aralarındaki tartışmanın bir kuyruk acısı var. There’s some lingering bitterness from their argument.

79. Kulak asmak

To pay attention or listen.

Söylediklerime kulak asmıyor. He doesn’t pay attention to what I’m saying.

80. İpliği pazara çıkarmak

To expose someone's secrets or flaws.

Onun ipliğini pazara çıkardılar. They exposed his secrets.

81. Bal dök yala.

Impeccably clean.

Bu mutfak bal dök yala gibi olmuş. This kitchen is spotless.

82. Kafasını kaşıyacak vakti olmamak

To be extremely busy.

O kadar yoğun ki kafasını kaşıyacak vakti yok. He’s so busy, he doesn’t even have time to scratch his head.

83. Sırtından bıçaklamak

To betray someone.

En yakın arkadaşı onu sırtından bıçakladı. His closest friend betrayed him.

84. Aklı bir karış havada

To be absent-minded or distracted.

Sınav günü aklı bir karış havadaydı. On the exam day, he was very distracted.

85. Fırtına öncesi sessizlik

The calm before the storm.

Herkes sessiz, bu fırtına öncesi sessizlik gibi. Everyone is quiet; it feels like the calm before the storm.

86. Dil dökmek

To persuade or convince someone.

Onu ikna etmek için çok dil döktüm. I spent a lot of effort convincing him.

87. Armut dibine düşer

Like father, like son (children resemble their parents).

Babası gibi çok çalışkan; armut dibine düşer. He’s hardworking like his father; the apple doesn’t fall far from the tree.

88. Gözünün yaşına bakmamak

To show no mercy.

Hataları yüzünden gözünün yaşına bakmadan kovuldu. He was fired without mercy due to his mistakes.

89. Bir şey kalbinin yağını eritmek

Something that makes someone extremely happy.

Torununu görmek, yaşlı kadının kalbinin yağını eritti. Seeing her grandchild made the old woman incredibly happy.

90. Havaya uçmak

Fabrika bir anda havaya uçtu. The factory exploded all of a sudden.

91. Eşeği sağlam kazığa bağlamak

To take extra precautions.

İşleri sağlam yapmak lazım; eşeği sağlam kazığa bağla. You need to do things carefully; take precautions.

92. Ağzı var, dili yok.

Someone who is quiet and non-confrontational.

O kadar sessiz ki, ağzı var dili yok sanırsın. He’s so quiet, you’d think he doesn’t speak.

93. Dereyi görmeden paçayı sıvamak

To prepare for something prematurely.

Dereyi görmeden paçayı sıvama; önce sonuçları bekle. Don’t act prematurely; wait for the results first.

94. Düşe kalka öğrenmek

To learn through trial and error.

O bu işi düşe kalka öğrenmiş. He learned this job through trial and error.

95. Horozu çok olan köyde sabah olmaz.

Too many leaders cause confusion.

Projede herkes bir şey söyleyince horozu çok olan köyde sabah olmaz oldu. When everyone had something to say, it became chaotic.

96. Kafasını duvara vurmak

To regret something deeply.

Bu hatayı yaptığı için kafasını duvara vuruyor. He deeply regrets making this mistake.

97. Ayağına taş değmesin.

Wishing someone well (may no harm come to you).

Yolculuğa çıkıyorsun, ayağına taş değmesin. You’re going on a trip; may no harm come to you.

98. Kervan yolda düzülür.

Things work themselves out as you go.

Detayları düşünme; kervan yolda düzülür. Don’t worry about the details; things will work out as you proceed.

99. Öküz altında buzağı aramak

To see problems where there are none.

Boş yere öküz altında buzağı arıyorsun. You’re looking for problems that don’t exist.

100. Suya sabuna dokunmamak

To avoid getting involved in anything.

Bu konuda suya sabuna dokunmayan bir tavır sergiliyor. He’s staying neutral and avoiding involvement in this matter.

Thank you very much for your interest and visiting Dem Turkish Center bookstore!

Become a DTC member and get the full access to the bookstore + online help / support from your Turkish teacher - for 1 year!

Leave a comment

* Please note, comments need to be approved before they are published.

Turkish Language Materials

Choose what you want to sudy and download instantly!